{"tr":"
İstanbul’dan öğretmenliğe Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Erzurum şehrine atanmıştım. Uçaktan indikten sonra öğretmenlik yapacağım köye doğru yola çıktım. Bindiğim dolmuş şansıma boştu. İkili olan bir koltuğa oturdum. Bir durak ileride dolmuşa bir kadın bindi ve yanıma oturdu. Kadın bana baktı ve:<\/span><\/p>\r\n -Bacım, nereden geliyorsun, buralardan değilsin herhalde. Dedi şiveli bir şekilde.<\/span><\/p>\r\n Bende ona:<\/span><\/p>\r\n -Evet ablacım, ben İstanbul’dan geliyorum. Öğretmenliğe atandım. Dedim, yüzümde bir tebessüm oluşturarak.<\/span><\/p>\r\n Daha sonra kadın hangi köye gittiğimi sordu. Bende:<\/span><\/p>\r\n -Köşkköy ablacım. Dedim.<\/span><\/p>\r\n O’da oraya gittiğini söyledi.<\/span><\/p>\r\n Meraklandım ve ablaya:<\/span><\/p>\r\n -Adın ne bu arada ablam? Sorunu sordum.<\/span><\/p>\r\n Abla:<\/span><\/p>\r\n - Adım Nurşen, seninki nedir?<\/span><\/p>\r\n Bende:<\/span><\/p>\r\n -Adım Yonca, abla. Dedim<\/span><\/p>\r\n Nurşen Abla bana dönüp:<\/span><\/p>\r\n -Maşallah, dünyalar güzeli bir öğretmenimiz olacak. Kumral saçlı, mavi gözlü. Dedi.<\/span><\/p>\r\n Sağ ol ablacım diyerek karşılık verdim. Köşkköy’e gelmiştik. Öğrencilerimi göreceğim için çok heyecanlıydım. <\/span><\/p>\r\n Dolmuştan Nurşen ablayla ikimiz birlikte indik. Köy halkı daha önceden geleceğimi duymuş olsa gerek, beni çok güzel karşıladılar. İndiğim anda davullar, zurnalar çalmaya başladı. Erzurum’a özel bar oyunları oynandı. Tam halkla tanışırken kıvırcık saçlı esmer bir çocuk dikkatimi çekti. Köy muhtarına çocuğun nesi olduğunu sordum. Muhtar çocuğun hastalığı olduğunu, gözünün görmediğini söyledi. Muhtara dönüp:<\/span><\/p>\r\n -Peki Ailesi kim bu çocuğun, o da okula gelecek değil mi?<\/span><\/p>\r\n Muhtar bana dönüp:<\/span><\/p>\r\n -Babası vefat etmiştir, annesi de Nurşen. Tarlaya gidip zor geçiniyor tek başına. Mektebe göndermeyecek sanırım.<\/span><\/p>\r\n Annesi Nurşen Ablaymış duyunca çok şaşırdım. Ama okula gelmesini çok istiyordum. Nedenini bende kestiremiyordum fakat çocukta bir şey vardı bunu görmüştüm ve bundan emindim. Çocuğun yanına gittim. Nurşen Ablada yanındaydı. Söze başladım:<\/span><\/p>\r\n -Merhaba, tatlım adın ne acaba?<\/span><\/p>\r\n Çocuk bana doğru dönüp:<\/span><\/p>\r\n -Adım Fatih öğretmenim, öncelikle hoş gelmişsiniz. Sizin adınız nedir?<\/span><\/p>\r\n Cevap verince çok mutlu oldum, zaten bu şekilde duyu organlarında rahatsızlıkları olan insanların diğer duyularının daha gelişmiş olduklarını biliyordum. Beni duymuş ve hissetmiş olmalıydı. Cevap verdim:<\/span><\/p>\r\n -Memnun oldum Fatih ‘çiğim. Benim adımda Yonca. Okula geleceksin değil mi?<\/span><\/p>\r\n Sorduğum soruya cevap veremedi ve kafasını öne eğdi. Annesi Nurşen Ablaya baktım. Sessizliği bozarak şöyle dedim:<\/span><\/p>\r\n -Nurşen Abla sanırım Fatih’in annesi sensin. Fatih’i okula gelecek değil mi?<\/span><\/p>\r\n Nurşen Abla’da kafasını öne eğdi ve söze başladı: <\/span><\/p>\r\n -Fatih bazı rahatsızlıkları olmasına rağmen çok meraklı bir çocuktur. Onu mektebe göndermeyi bende çok isterim. Ama maalesef maddi durumumuz iyi değildir. Zaten Fatih’in de babası rahmetli olmuştur. Bu nedenle gönderemeyeceğim öğretmen hanım.<\/span><\/p>\r\n Fatih’in durumuna çok üzülmüştüm. Ama annesini de anlıyordum. Aklıma bir fikir geldi, Fatih’in okumasını çok istiyordum. Sonuçta onunda hakları vardı. Fatih’in masraflarını ben karşılayacaktım. Bu güzel haberi annesine söyledim ve çok mutlu oldular. Yarın öğretmenliğimin ilk günü olacaktı. Zaten önceden muhtar tarafından okulun içinde benim için bir oda hazırlanmıştı. Okul zaten daha yeni yapılırken geleceğim belli olduğu için ev sıkıntısı çekmedim.<\/span><\/p>\r\n Okulun ilk gününde bir tanışma faslı gerçekleştirdim. Herkese adını ve hayalini soruyordum. Okula otuz iki çocuk gelmişti. Birkaç kişiye soruları sorduktan sonra sıra Fatih’e geldi ve sorumu sordum:<\/span><\/p>\r\n -Adın ve hayalin nedir tatlım?<\/span><\/p>\r\n Fatih söze başladı: <\/span><\/p>\r\n -Adım Fatih, hayalim ise İstanbul’u gezmek. Ama görerek gezmek.<\/span><\/p>\r\n Hayali İstanbul’u gezmekti. Ama görerek. Çok duygulandım, içim cız etti. İçimden bir söz verdim, “Seni İstanbul’da gezdireceğim akıllı çocuk, hem de gözlerinle göreceksin.”. Sınıfımı çok sevmiştim, aileleri daha önce okula gitmese bile çok saygılı ve edepli çocuklardı. Herkese sorularımı sorunca yüksek bir sesle bağırdım:<\/span><\/p>\r\n -Çocuklar şimdi hep birlikte bir söz vereceğiz. Tamam mı?<\/span><\/p>\r\n Sınıf:<\/span><\/p>\r\n -Tamam öğretmenim.<\/span><\/p>\r\n Devam ettim:<\/span><\/p>\r\n -Burada söylediğim tüm hayallerimi çalışıp çabalayarak gerçekleştireceğime söz veriyorum, tekrar edin.<\/span><\/p>\r\n Tüm sınıf aynı anda tekrar etti. Ve ilk gün bu şekilde sona erdi. Okuldan dönünce Fatih’in annesiyle konuşmaya karar verdim. Eve doğru yola çıktım. Fatih’i de yanıma aldım. Birlikte evlerine gittik. Zaten göremediği için her gün onu evine ben götürecektim. Eve geldiğimizde Nurşen Ablaya bir şey konuşmak istediğimi söyledim o da beni salona buyur etti. Konuşmaya başladım:<\/span><\/p>\r\n -Nurşen Abla, Fatih’in durumu tam olarak ne? Yani nasıl başladı bu körlük?<\/span><\/p>\r\n Nurşen Abla hemen yanıtladı:<\/span><\/p>\r\n -3-4 yaşlarında bir kaza sonucu gerçekleşti, zaten aynı kazada babası da vefat etti. Ama çok şükür Fatih akıllı bir çocuktur. Neredeyse tüm işlerini kendisi giderebilir. Dedi<\/span><\/p>\r\n Devam ettim:<\/span><\/p>\r\n -Anlıyorum, peki bunun bir tedavisi yok mu? Ameliyat gibi mesela.<\/span><\/p>\r\n Cevap verdi:<\/span><\/p>\r\n -Vardır. Ama çok para ister.<\/span><\/p>\r\n Hemen sordum:<\/span><\/p>\r\n -Yani ne kadar çok? Söylemesi ayıp maddi durumum fena değil, muhtarda yardım ederse belki karşılayabiliriz.<\/span><\/p>\r\n Yüzünde minik bir gülümseme oluştu. Ve söylemeye başladı:<\/span><\/p>\r\n -25.000 lira, çok fazladır. <\/span><\/p>\r\n Evet belki fazlaydı ama ailemden para alabilirdim. Yaklaşık on bin lira da muhtar verebilirse süper olurdu. Nurşen Ablaya bu miktarı toplayacağıma söz verdim. Evden çıkınca muhtarın evine de uğradım muhtarla konuştum. On bin lira verebileceğini söyledi. Beş bin lirasını kendisi beş bin lirasını köylüler verecekti. Çok mutlu oldum. Ailemden para miktarını istedim ve olayı dinleyince hiçbir şey demeden para miktarını verdiler. Daha sonra muhtarla tek tek her evi gezdik. Köylüler çok iyi kalpli insanlardı. Komşuluk çok güzeldi. Kimse itiraz etmeden istenilen miktarı verdi. Fatih artık ameliyat olabilirdi. Fakat ameliyat burada yapılamıyordu İstanbul’da yapılabiliyordu bu nedenle ailemden rica ettim. Randevu alındı bazı testler yapılması gerekiyordu, bende Fatih’in yanında olmak istiyordum bu yüzden haziran ayından randevu aldık. Bir hafta sürmüştü bunları ayarlamam. Fatihin bundan haberi yoktu. Bir gün sonra Fatih’e okulda bu haberi vermek için konuşmaya başladım:<\/span><\/p>\r\n -Fatih ’çiğim sana çok güzel bir haberim var. Söylüyorum. Ameliyat olacak ve artık görebileceksin!<\/span><\/p>\r\n Fatih çok şaşırdı geldi ve bana sarıldı, öğrenciler bile çok sevindi. Fatih:<\/span><\/p>\r\n -Öğretmenim çok teşekkür ederim. Artık görebilecek miyim gerçekten?<\/span><\/p>\r\n Cevap verdim: <\/span><\/p>\r\n -Evet canım, evet gerçekten görebileceksin.<\/span><\/p>\r\n Okul çok güzel geçmişti. İlk öğretmenlik yılım sona ermişti. Haziran ayının ne kadar çabuk geldiğini bile anlayamamıştım. Fatih ameliyat olacaktı, artık görebilecekti. Randevu bir hafta sonrayaydı ama bizim bugüne uçak biletlerimiz vardı. Nurşen Abla, ben ve Fatih hazırlandık. Erzurum havalimanına gitmek için bir taksi çağırdık. Fatih çok heyecanlıydı, hissedebiliyordum. Havalimanında indik. Fatih:<\/span><\/p>\r\n -Öğretmenim, İstanbul nasıl bir yerdir?<\/span><\/p>\r\n Karşılık verdim:<\/span><\/p>\r\n -Öncelikle İstanbul çok kalabalık bir şehirdir Fatih ’çiğim çok fazla tarihi güzellik bulunur, gezmelere doyum olmaz. Gerçi bence söylememeliyim, zaten ameliyat olduktan sonra kendin de görürsün. <\/span><\/p>\r\n Fatih tebessüm ederek onayladı. Kalmamız için bir otel ayarladım. Annemlerin evi hastaneye biraz uzaktı bu nedenle daha yakın bir yer seçtim. Bazı testler yapılacaktı. Gelir gelmez Fatih’i hastaneye götürdük. Bir hafta bu şekilde geçti. Ameliyat günü gelmişti. Fatih artık görebilecekti ben Fatih’ten bile çok heyecanlıydım. Fatih ameliyata girmeden önce:<\/span><\/p>\r\n -Öğretmenim, ben korkuyorum. Dedi.<\/span><\/p>\r\n Ben:<\/span><\/p>\r\n -Korkma Fatih, sen şimdi bu ameliyata gireceksin ama bunu görmeyeceksin. Bu ameliyattan çıkacaksın her şeyi göreceksin. <\/span><\/p>\r\n Fatih ameliyata girdi. Annesiyle birlikte ameliyathanenin önünde bekliyorduk. Nurşen Abla çok stresli görünüyordu. Nurşen Ablaya:<\/span><\/p>\r\n -Nurşen Abla, iyi misin? Çok kötü görünüyorsun. Dedim.<\/span><\/p>\r\n Cevap verdi:<\/span><\/p>\r\n -Evet öğretmen hanım. Biraz korkuyorum, yavrucağız ne zor şeyler geçirdi küçücük yaşında.<\/span><\/p>\r\n Ayağa kalktım ve bir bardak soğuk su alıp Nurşen Ablanın yanına oturdum. Suyu ona uzattım. Ameliyathaneden bir anda bir hemşire fırladı. Bir anda oraya baktık. Elinde birkaç aletle ameliyathaneye girdi. Hemen ayağa kalktım. Çıkan hemşire içeriye girdi. Neler olduğunu anlayamamıştım. Ardından farklı bir hemşire daha çıktı. Hemen onu tutup neler olduğunu sordum:<\/span><\/p>\r\n -Hanımefendi pardon, bir sorun mu var?<\/span><\/p>\r\n Hemşire:<\/span><\/p>\r\n -Sanırım kornealarda bir sorun var ama elimizden geleni yapacağız. Eğer…<\/span><\/p>\r\n Araya girdim: <\/span><\/p>\r\n -Eğer ne?<\/span><\/p>\r\n Devam etti:<\/span><\/p>\r\n -Eğer sorun giderilmezse gözünü tamamen kaybedebilir.<\/span><\/p>\r\n Hemşire hızlı adımlarla yanımdan uzaklaştı. Gözlerim doldu, Nurşen Ablanın yanına gittim. Neler olduğunu anlattım. Bana sarıldı ve ağladı. Elimizden hiçbir şey gelmiyordu. Saatler geçmek bilmedi. Yaklaşık üç dört saat sonra doktor ameliyat haneden çıktı. Hemen kalkıp doktorun başına gittik. Doktor:<\/span><\/p>\r\n -Ameliyat ilk başlarda çok kötü geçti, bazı olumsuz durumlar yaşandı. Ama sonu iyi bitti. Fatih artık görebilecek. Dedi.<\/span><\/p>\r\n Çok sevindik. Daha sonra doktor bir hafta boyunca bandananın gözünde durması gerektiğini söyledi. Ve bunun gibi uyarılarda bulundu. Fatih odaya yatırıldı. İlk görüşmeyi yapabileceğimizi narkozun etkisinden uyandığını söylediler. Odaya girdik. Fatih uyuyordu. Annesi yanına oturdu. Fatih bir anda uyandı bir şeyler mırıldandı.<\/span><\/p>\r\n -A-anne sen misin?<\/span><\/p>\r\n Nurşen Abla cevap verdi:<\/span><\/p>\r\n -Evet anam evet benim. Canım oğlum benim artık göreceksin. Oyunlar oynayacaksın. Delikanlı oğlum benim.<\/span><\/p>\r\n Çok duygulandım ana oğul sevdasına. Bende söze başladım:<\/span><\/p>\r\n -Merhaba Fatih, nasılsın canım?<\/span><\/p>\r\n Fatih:<\/span><\/p>\r\n -Öğretmenim siz misiniz? Evet iyiyim. Sizlere ne kadar teşekkür etsem azdır.<\/span><\/p>\r\n Çok mutlu oldum:<\/span><\/p>\r\n -Rica ederim canım. Yeter ki sen sağlıklı ol dilediğin gibi her yeri gör.<\/span><\/p>\r\n Biraz daha sohbet ettik. İki gün boyunca hastanede kaldık. Otelde zaman geçirdik. Fatih bol bol dinlendi. Sonunda bir hafta dolmuştu. Hastaneye gittik. Asansöre binerken Fatih:<\/span><\/p>\r\n -Öğretmenim ben şimdi gerçekten görecek miyim? Dedi.<\/span><\/p>\r\n Tebessüm ederek cevapladım: <\/span><\/p>\r\n -Evet Fatih, evet tatlım artık her yeri görebileceksin.<\/span><\/p>\r\n Çok heyecanlandı, aslında bende onun kadar heyecanlıydım. Doktor muayene etmeye başladı:<\/span><\/p>\r\n -Evet artık göz bandını çıkarabiliriz.<\/span><\/p>\r\n Araya atladım:<\/span><\/p>\r\n -Doktor Bey, acaba burada çıkarması zorunlumu ona bir sürpriz yapacağım da.<\/span><\/p>\r\n Doktor:<\/span><\/p>\r\n -Maalesef zorunlu, ama zaten hastalar ilk gözlerini açtıklarında net göremezler. Gözlerinin alışması için bir süre geçmesi gereklidir. Ben gerekli müdahaleleri yapayım sonra göz bandını tekrar takarız. Sizde sürprizinizi yapmış olursunuz.<\/span><\/p>\r\n Sevindim:<\/span><\/p>\r\n -Teşekkürler doktor bey onun hayalini gerçekleştireceğimde.<\/span><\/p>\r\n Biz muayene odasından çıktık.<\/span><\/p>\r\n Çıkar çıkmaz Nurşen abla konuşmaya başladı:<\/span><\/p>\r\n -Öğretmen Hanım sizlere ne kadar teşekkür etsem azdır. Allah sizden razı olsun.<\/span><\/p>\r\n Bende:<\/span><\/p>\r\n -Ne demek. Fatih hepimizin evladı, daha güzel bir geleceği olması için yaptım bunların hepsini. Tabi herkesin emeği var.<\/span><\/p>\r\n Fatih odadan çıktı. Doktor gözüne bandanayı tekrardan takmıştı. Fatih bize yönelip.<\/span><\/p>\r\n -Anne neden doktor amca hala bandanayı gözümden çıkarmadı?<\/span><\/p>\r\n Nurşen Abla cevap verdi: <\/span><\/p>\r\n -Öğretmen hanımın sana bir sürprizi varmış oğlum. Zaten Erzurum’da yıllarca bu şekilde yaşadın. Biraz daha sabrediver. <\/span><\/p>\r\n Fatih:<\/span><\/p>\r\n -Tamam o zaman. Bekliyorum. Dedi.<\/span><\/p>\r\n Yüzünden gülücükler saçıyordu. Çok mutluydum. Bir çocuk gülümsetmek dünyayı gülümsetmek gibi bir şeydi. Taksi çağırdım ve bizi Eyüp Sultan Meydanına götürmesini istedim. Hadi bakalım akıllı çocuk hayalin gerçek olacak.<\/span><\/p>\r\n Eyüp Sultan Meydanına doğru yola çıktık. Taksideki yolculuğumuz bitince yürüyerek Eyüp Sultan Camisine gittik. Tam bahçenin ortasına gelince durdum. Söze başladım:<\/span><\/p>\r\n -Fatih biz okulun ilk günü ne söz vermiştik hatırlıyor musun? <\/span><\/p>\r\n Fatih cevap verdi:<\/span><\/p>\r\n -Hayallerimizi gerçekleştireceğimize dair bir söz vermiştik öğretmenim. Hatta benim hayalim ise İstanbul’u görerek gezmekti.<\/span><\/p>\r\n Sevinçli bir şekilde devam ettim:<\/span><\/p>\r\n -Evet tatlım, Aynen öyle şimdi bu hayalin gerçek olacak. Bandananı açtığım anda kendini İstanbul’un en ünlü yerlerinden biri olan Eyüp Sultan Camisinde bulacaksın. Hazır mısın?<\/span><\/p>\r\n Yüksek bir sesle:<\/span><\/p>\r\n -Evet!<\/span><\/p>\r\n Bandanasını açtım ve bir an kala kaldı. Ne yapacağını bilemedi. Evet belki gözü biraz yanıyordu ama bu duygu onun için paha biçilemezdi. Güldü bana ve annesine sıkıca sarıldı. Annesine bakmalara doyamadı. Öyle sevindim ki o anlatılmaz yaşanır. Sonra Eyüp Sultan Meydanını gezmeye başladık. Daha önceden ayarlamış olduğum rehber ile birlikte gezecektik. Anlatmaya başladı,” Bizans döneminin başkenti olan Eyüp Sultan Osmanlı döneminde de bir o kadar ilgi görmüş bir yerdir. İstanbul’un en önemli yerlerinde en baş sıralarda gelir. Bu gördüğünüz eşsiz tarihi güzellikler Doğu Roma imparatorluğundan bu zamana kadar korunmuşlardır.” Eyüp Sultanın meydanını dolaştık. Fotoğraflar çekindik. Rehberimiz bir sonraki durağa gitmeden önce bir etkinliğimizin olduğunu söyledi. Güvercinlerin yanına gittik. Orada güvercinleri besledik. Çok eğlenmiştik. Sıradaki durağımız Ayasofya Camisiydi. Rehberimiz eşliğinde yola çıktık. Geldiğimizde Fatih şaşkın gözlerle etrafa bakıyordu. Fatih’e döndüm ve ona gülümsedim. O da bana gülümsedi. Caminin içini dolaştık. Fatih Ayasofya’nın eşsiz güzelliğine bakmalara doyamadı. Rehber anlatmaya başladı “Ayasofya aynı yere üç kez inşa edilmiş bir eserdir. Günümüzdeki Ayasofya “Üçüncü Ayasofya” olarak bilinmektedir. Ayasofya’nın ilk inşaatı Hıristiyanlığı Roma İmparatorluğu’nun resmi dini olarak kabul eden I. Konstantin döneminde başlatılmıştır. İstanbul’un yedi tepesinden birincisi üzerinde ahşap çatılı bir bazilika olarak inşa edilen ve o dönemde ‘Büyük Kilise’ ismiyle anılan bu yapının açılışı, 360 yılında II. Konstantin döneminde gerçekleşmiştir. 404 yılında başlayan isyanda çıkan bir yangın neticesinde büyük ölçüde harap olan bu yapıdan günümüze ulaşan bir kalıntı bulunmamaktadır.” Fatih çok mutlu görünü yordu. Annesi de ilk defa İstanbul’a geldiği için Fatih kadar heyecanlıydı. Aynı şekilde fotoğraf çekildikten sonra gideceğimiz bir sonraki yer için toparlandık. Bu sefer gideceğimiz yer Topkapı Sarayı. Fatih’e Kaşıkçı Elmasını göreceğiz dedim. Fatih:<\/span><\/p>\r\n -Elma mı göreceğiz? Dedi.<\/span><\/p>\r\n